Merhabalaar,

Ocak ayında 2017 yılı için kendime goodreads’te 100 kitap okuma hedefi koymuştum. Başlarken çok kolay gibi gelmişti ancak okumaya başladıkça kendime çok büyük bir sayı hedeflediğimi fark ettim. Bu yüzden bu ay hedefi 50’ye düşürdüm. Her ay okuduğum kitapları hem size kitap hakkında bir fikir verebilmek adına, hem de kendimi kitap okumaya teşvik etmek için buraya yazacağım. Beni goodreads’te buradan takip edebilirsiniz. Lafı daha fazla uzatmadan konuya giriyorum. 🙂

Harry Potter Serisi

Bu ay serinin 5, 6 ve 7. kitabını okudum. Yani temel kitapları bitirdim. Seri, fantastik dünyaya ilk adımı atmak için çok uygun. Ben bu serinin önce filmlerini izleyip, sonra kitaplarını okudum. Filmleri izleyip bitirdiğimde, kafamda gerçekten çok büyük boşluklar vardı. Kitapları okuyarak bu büyük boşlukları giderdim diyebilirim. Özellikle 5. film ve 5. kitap arasında uçurum vardı. Seriyi çok severek ve büyük bir keyif alarak okudum. Karakterler okuyucuya o kadar iyi yansıtılmıştı ki olayları onlarla birlikte yaşadım diyebilirim. Benim kitaptaki favori karakterlerim Fred ve George. Buradan okumam için başımı yiyen arkadaşıma, beni bu fantastik evrenle tanıştırdığı için çoooook teşekkür ediyorum. 🙂

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat

Bu ay çok fazla Stefan Zweig kitabı okudum. Özellikle Eylül ayının büyük bir kısmında İstanbul’da bulunmamın da bunda etkisi var. Çoğu metroda başlayıp bitirdiğim kitaplar. Çünkü kitaplar gerçekten ince ve sizi içine çekip dünyadan koparıyor. Stefan Zweig ile Satranç kitabıyla tanıştım. Zweig’in hikayeleri sizi ister istemez içine çekiyor. Kitapta Mrs. C’nin başından geçen bir günü okuyoruz. Mekan tasvirleri o kadar başarılı ki okurken Mrs. C ile bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Kesinlikle tavsiye ederim. 🙂

Bir Çöküşün Öyküsü

Kitabın içerisinde yer alan hikaye gerçek bir yaşamın öyküsüymüş. Kitapta Madame de Prie’nın, Paris’teki o sözde renkli ve kalabalık olan hayatından sürgün edilmesini, yalnız kalıp, terk edilmesini ve bu duygu ile nasıl savaştığını okuyoruz. Ne yapacağını bilemeyen bir kadın ve onu sarıp sarmalayan yalnızlık. Kitabı okurken gerçekten çok etkilendim. Kitap 20. yüzyılda yazılmış olsa da, konusu yalnızlık olduğu için günümüz insanına da erişmeyi başarıyor. Zweig’in beni en çok etkileyen ve en beğendiğim kitaplarından biri olduğunu söyleyebilirim.

Olağanüstü Bir Gece

Kitapta, seçkin bir burjuva olarak hayatına devam eden bir adamın giderek hissizleşmesini ve hayata tekrar tutunmasını okuyoruz. Zweig, kısacık bir zaman diliminde verilen bir kararın bir hayatı nasıl değiştirdiğini çok usta bir şekilde anlatmış. Kitap en başında beni biraz sıkmıştı açıkcası. Ancak ilerledikçe beni tekrar kendine hapsetti diyebilirim.

 

Ay Işığı Sokağı

Bu kitap birbirinden farklı beş öykü bir araya getirilip oluşturulmuş. Betimlemeler ve psikolojik analizler yine okuyucuyu tatmin edecek nitelikte. Her hikaye ile farklı bir yolculuğa çıkıp, farklı bir yaşamı görüyorsunuz. Beni en çok etkileyen hikaye Leporella’ydı. Bir insanın ne kadar sadık ve gözüpek olabileceğini anlatıyordu bence.

 

Bir sonraki yazıya kadar iyi okumalar! 🙂