Herkese merhaba. 😊 Bu yazımda son dönemlerde popülerliği artan bir kitaptan bahsetmek istiyorum; Damızlık Kızın Öyküsü. Sanırım her yazımda bahsediyorum ama distopya türünde yazılmış olan kitaplar beni biraz korkutsa da okumaktan zevk alıyorum. Margaret Atwood’un öyküsünü de çok severek okudum. Zaten kitap o kadar akıcı ki kendinizi yazarın kollarına bırakıp Gilead Cumhuriyetinde yaşamaya başlıyorsunuz. Lafı daha fazla uzatmadan Damızlık Kızın Öyküsünün incelemesine geçelim. 😊

Damızlık Kızın Öyküsü İnceleme

Damızlık Kız, Margaret Atwood’un 1980 yılında Batı Berlin ve Alabama’da yazdığı ilk baskısını 1985 yılında yaptırdığı romanıdır. Kitabı feminist distopyası olarak nitelendirebiliriz. Yazar bu hikayenin çıkış noktasını incilde yer alan Yakub’un hikayesi olarak gösteriyor. Yakub’un karısı Rahel çocuk doğuramayınca kocasına cariyesi Bilha’yı hamile bırakmasını söyler. Ancak Bilha’nın doğacak çocukları üzerinde hakkı yoktur.

Hikayede çevre kirliliği yüzünden nüfus azalıyor. Hayatta kalabilen bir bebeğe sahip olmak bir ayrıcalık haline geliyor. Ülke düzeni de buna bağlı olarak ani bir şekilde değil ama yavaş yavaş halkı korkutarak değişiyor. Kısır olmayan kadınlar bir arada tutularak çok katı bir eğitimden geçiriliyorlar. Eğitimleri bittikten sonra da belli bir süre boyunca hizmet verecekleri eve gönderiliyorlar. Hizmetleri de o evde kaldıkları süre boyunca hamile kalmak ve sağlıklı yaşayabilen bir çocuk dünyaya getirmek.

Tabii ki bu hizmetten(!) sadece üst düzey makamlarda bulunan komutanlar faydalanabiliyor. İsminin komutan olduğuna aldanmayın, zira bu insanlar asker olmayabiliyorlar. Zannımca yüksek devlet memuru gibi bir şeyler. Komutanların eşleri bir çocuk sahibi olamıyorsa damızlık kız alma hakkına sahipler. Çünkü kısır olan taraf erkek değil kadındır anlayışına sahipler.

Gelelim eşlere. Komutanların karılarına Eş deniyor. Ev hiyerarşisinde damızlık kızlardan ve komutanlardan daha yüksek rütbeye sahipler. Evin idaresi tamamen Eşlere bağlıdır. Eşler Bakire Meryem’i ve saflığı ifade eden mavi-yeşil renk, damızlık kızlar ise Magdalalı Meryem’i ve doğumu ifade eden kırmızı renk giyinirler. Damızlık kızların gerçek isimleri asla kullanılmaz bunun yerine ait olduğu komutanın adını alır. Fredinki gibi.

Damızlık kız olarak seçilen kadınlar daha özgür olabildikleri bir geçmişten geldikleri için bu dünyanın düzenine ayak uydurmakta zorlanıyorlar. Bu noktada teyzeler devreye giriyor. Teyzeler genellikle belli bir yaşın üstünde ve doğurganlık özelliğini kaybetmiş kadınlardan seçiliyor. Kızların eğitiminde önemli rol oynuyorlar. Verdikleri eğitim korkuya dayalı tabii ki.

Son Düşüncelerim

Kitabı okurken yazarın gençliğinde görmüş olduğu olayların etkisini görebiliyoruz. Bu etkiyi en açık şekilde Gilead Cumhuriyetini saran duvarda görebiliriz. O dönemin şartları zaten yeterince distopikken bunu bir adım öteye götürüp böyle bir kitap yazmak bence takdir edilesi. Gilead Cumhuriyetinde doğrudan Doğu Almanya’nın etkilerini görebiliyoruz zaten. Yazarın da önsözde belirttiği gibi böyle bir gelecek asla gerçek olmayabilir ama küçük de olsa olma olasılığı var. Distopik kurguları okumaktan zevk alıyorsanız bence bir şans vermelisiniz. Bir sonraki yazıya kadar kendinize iyi bakın. 😊